SİNEMANIN TARİHÇESİ
Sinemanın Tarihi Nasıldır?
Sinema, kitleler arası geniş bir yayılım göstererek günümüze kadar taşınmıştır. Yıllar içerisinde beyaz perdeye pek çok konu farklı perspektiflerle ele alınmış, her yönüyle izleyiciye aktarılmıştır.
Sinemanın, genel izleyici kitlesi üzerindeki etkisi şüphesiz yadsınamaz. Zaten asıl amaç, herhangi bir konunun sahneye taşınarak, olay örgüsü hakkında yeni fikirlerin ortaya çıkması ve buna yönelik çözüm yollarının aranmasıdır.
Sinemanın tarihini kapsamlı bir şekilde ele aldığımız bu yazının tamamını okuyarak, aklınızdaki soru işaretlerini giderebilirsiniz. Çok daha fazlası için okumaya devam edin!
Sinema Nedir?
Sinema, insan hayatını ilgilendiren konuların, kamera aracılığıyla beyaz perdeye yansıtılması ve hareketli görüntüler elde etme sanatıdır. En basit ifadeyle, farklı konuların iyi ve kötü her yönüyle işlendiği bir sanat biçimidir.
Yönetmenin aktarmak istediği hikaye, her izleyicide farklı duygular oluşturur. Bu bakımdan sinemanın izleyici üzerindeki etkisi, diğer edebi eserlerde kıyaslanamayacak kadar eşsizdir. İnsana özgü tüm duyguların, bir eğlence veya dram biçimi olarak yansıtılması sinemayı diğer sanat dallarından ayırır. Çeşitli duyguları kendi potasında tutması ayırt edici özelliğidir.
Sinemanın Tarihi Nedir?
İnsanoğlu varoşulundan itibaren, içsel dünyasını dışa vurmaya meyillidir. Bunun en iyi ispatını yıllar öncesinde insanların kendilerini anlatmak için mağara duvarlarını resim çizmek amacıyla kullanmalarından anlayabiliyoruz. Sinemanın tarihi ise ilk olarak insanların ışığa ve hareketli görüntülere ilgi duymasıyla başlar. 19. Yüzyılda ise sinemanın temelleri atılmıştır.
İlk fotoğraf 1826 yılında Joseph Nicephore tarafından keşfedilmiş olup Louis Daguerre ile geliştirilmiştir. Fotoğraf karelerinin ard arda gösterimi ise 1878’leri bulmuştur. Fotoğrafların hareketlenmesiyle bu görüntüler sinema sahnelerine taşınmıştır.
İlk sinema filmi 1895 yılında Lumiere Kardeşler tarafından gerçekleştirilmiştir. Dünyanın ilk renkli sinema filmini ise Edward Raymond Tumer çekmiştir.
Lumiere Kardeşler’in Sinema Tarihine Katkısı Nedir?
Sinema tarihi denince akla ilk olarak “Lumiere Kardeşler” geliyor. Resim öğretmeni olan babaları Antonie Lumiere’den ışığı ve ışığın yansımalarını öğrenmeleriyle sinema tarihinin öncüleri olmaya başardılar.
Baba Lumiere’nin mesleği bırakıp iki oğullarıyla birlikte fotoğrafçılık yapmaya başlamasıyla asıl serüvenleri başlamış oldu. Lumiere Kardeşler, siyah beyaz fotoğraf karelerini nasıl hareketlendirebileceklerine dair çalışmalar yapmaya başladı ve uzun süren araştırmalar sonrasında istediklerine ulaştılar.
Bir görüntüyü yüzlerce kere büyütmek için Amerikalı Edison’un icat ettiği “Kinetoskop”u satın aldılar. Hedefleri görüntüleri büyüterek beyaz perdeye aktarmaktı. Lumiere Kardeşler elbette bununla da yetinmeyerek aynı anda birden çok kişinin film izlemesini sağlayan ‘Sinematografı’ keşfettiler. Bu da sinema tarihini başlatan asıl hamle oldu.
Kinetoskop ve Sinematoskop’un Sinemanın Gelişimine Katkısı Nedir?
Kinetoskop, 1891 yılında Amerikalı mucid Edison tarafından icat edilmiştir. Görüntüleri hareket ettiriyor ve bakan kişiler de hareketli halini görüyordu. Yüzyılın icadı olarak tarihe geçen kinetoskop, Lumiere Kardeşler’in 1895 yılında patent almasıyla sinema çağını başlattı.
“Arrival of a Train at La Ciotat” isimli, Lumiere Kardeşler’in çektiği ilk sinema filmi 15 karenin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş ve toplam 55 saniye sürmüştür.
Gelişen ve değişen teknoloji sayesinde sinema bugünkü modern haline ulaşmış ve geniş kitlelere yayılmaya devam etmektedir.
Türk Sinema Tarihi
1896 yılından itibaren Lumiere Kardeşler’in ardından Promio, Doublier, Periigot ve Mesguich gibi ünlü görüntü yönetmenleri sinema sektörünü kendi yapımlarıyla zenginleştirmeye başladı. İlk Türk filmi 1914’te Fuat Uzkınay’ın çektiği “Ayastefanos Abidesinin Yıkılışı” adlı belgesel oldu.
1914-24 yılları arasında bir düzine sinema filmi çekilerek beyaz perdeye aktarıldı. 1950’lere gelindiğinde ise sinemanın etkisi azalmaya başladı. Lütfü Akad ile birlikte sektörün önü açılmış ve yıllık film sayısı on yıl içerisinde 60’a yükselmiştir.
1965’ten sonra çekilmeye başlanan Yılmaz Güney filmleri büyük ses getirdi. Ardından 1977 yılında çekilen “Selvi Boylum Al Yazmalım” sinema sektörünü hareketli tutmayı başardı.
Beyaz perdeye aktarılan yapım sayısı yıllar içerisinde giderek artmaya başladı ve sinema endüstrisine çok çeşitli perspektifler kazandırdı.
Sonuç olarak;
Sinema, çeşitli duygu ve düşüncelerin bir sanat biçimi olarak dışa vurmasıdır. Sinema, işlenen konu hakkında ortak bir mesaj vermeyi amaçlarken aynı zamanda toplumun gerçek yüzünü yansıtan güçlü bir araçtır. Bu bakımdan kültür dünyasında önemli bir yere sahiptir.
Kaynak:https://sks.uskudar.edu.tr